Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmesi iç siyasette tartışmalara yol açtı. Emekli büyükelçi Uluç Özülker ve emekli tuğgeneral Ali Er, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
Er’in değerlendirmeleri şöyle:
- İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği ittifakın hangi üyeleri için önem taşıyor?
ABD, Almanya, Fransa gibi emperyalizmin odağındaki ülkelerin işine yarıyor. Üyelik ısrarının asıl nedeni Rusya’nın artan baskısına karşı ortak savunma değil. Küresel ısınmanın getirebileceği deniz yollarındaki devrimsel değişim.
‘ATİNA’YA MÜTTEFİK’
- İki ülkenin NATO üyeliğinin Arktik Okyanusu’yla ilgisi nedir?
Eğer Çin’den Hollanda’ya giden bir gemi Kuzey Kutbu’ndaki erime nedeniyle yüzde 40 kısa yol alacaksa büyük değişimlerin habercisi olur. Bu kazancı kaçırmak istemeyen Batı kapitalizmi İskandinav ülkeleri üzerinden Grönland adası başta olmak üzere bu konumu üstünlük amaçlı tutmak istiyor.
- Türkiye’nin bu iki ülkenin üyeliğinden yararı veya zararı var mı?
Türkiye’nin jeostratejik, sosyokültürel yapısı ve seçmiş olduğu dünya kulübü açısından NATO, Batı’dan kopmamasını sağlıyor. Başka bir kulüpte yer arama lüksü de yok. İsveç’in üyeliğini ise ayrı değerlendirmek gerekir. Yunanistan doğal bir müttefik kazanmış oldu. Öte yandan İsveç, hem denizcilik, havacılık hem ağır silah sanayisi alanında NATO ölçütlerinde rekabetçi savunma sistemleri üretebilecek bir ülke. Ama pazar alanını geliştiremedi. İsveç ile Türkiye ortak çıkar temelinde işbirliği yolunu çizebilirse farklı bir durum konuşuruz.
‘DEMOKRASİYE KATKI’
- ‘İttifaktan ayrılalım’ tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Batı değerlerinden uzaklaşan Türkiye’nin Batı kulübünde tutulma olanakları azalıyor. Türkiye’nin ittifaka bağımlılığı savunmanın yanı sıra ekonomik nedenlere dayanır. NATO’nun Türkiye demokrasisine katkıları göz ardı edilmemelidir. Anayasal düzen ve hukukun üstünlüğü üyeliğin temel şartlarıdır.
- Türkiye, NATO benzeri bir ittifakta olmalı mı? İttifaklar dışı kalmanın getiri ve götürüleri nelerdir?
Hâlâ bölgesel güç konumundaysak küresel güç odaklarıyla ilişkilerimizi uzlaşabileceğimiz egemenlik ve bağımsızlık ilkeleri çerçevesinde sürdürmeliyiz. Türkiye, Atatürk’ün gösterdiği “Batı’nın etkisinde kalmadan değerleri yolunda” gitmelidir.
‘ÇIKARSAK KİMİN UMURUNDA OLUR?’
Emekli büyükelçi Özülker ise şu değerlendirmelerde bulundu:
- Türkiye’nin güvenliği konusunda iştahların kabarmamasının yolunu açabilmesi NATO’daki varlığıyla orantılı. Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın tam üyeliğinde vetonun kendisi için ne kadar önemli olduğunu gördü. Bu anlamda avantajımız olduğunu kabul etmek lazım. Bugünkü koşullarda NATO dediğimiz zaman Türkiye iki numaralı ordudur.
- Bu ülkelerin NATO’ya girmeleri beni rahatsız etmez. Veto hakkım bulunduğuna göre iyi geçinmenin yollarını bulmaları lehlerinedir. Bazen dış politikada gerçekçi olmak daha hayırlıdır. Çıkarsak kimin umurunda olur? Silahlı kuvvetlerinizin topyekün değişmesinin yolunu açıyor. Şu anda NATO’da standartlar müşterek. Kapıyı tam kapatmamalı, tekrar girmeniz gerekebilir.
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg üyelik müzakereleri için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüştü.