Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, taban maaş ve özlük haklarının yeni yasama yılında kanunlaşması talebiyle 1 Ekim’de Meclis’e yürüyeceklerini açıkladı. Düşük ücretler ve yüksek enflasyonun altında ezildiklerini belirten öğretmenler, yetkilileri sorumluluk almaya çağırdı.
Taban maaş haklarının ellerinden alınmasıyla işsizlik veya asgari ücret kıskacına alınan özel sektör öğretmenleri, yeni yasama döneminin başlayacağı 1 Ekim günü yasal haklarına kavuşmak amacıyla Meclis önüne yürüyecek. Öğretmenlerin temel talebi, yeni yasa tasarısında haklarının kanun güvencesine alınması.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Başkanı Eren Edebali ve sendika üyesi Burcu Çıra sendikanın amaçlarını ve özel sektörde çalışan öğretmenlerin yaşadığı problemleri ArtıGerçek’ten Ezgi Yıldız’a anlattı. Edebali ve Çıra, eğitimde özelleştirme politikasının öğretmenlik mesleğine olan olumsuz yansımalarına da dikkat çekerek, yetkilileri sorumluluk almaya davet etti.
‘TABAN MAAŞ ELİMİZDEN ALINAN BİR HAK’
Sendika Başkanı Eren Edebali öğretmenlerin taban maaş taleplerinin özel öğretim kurumlarında asgari ücret karşısında bir çözüm olduğunu belirtti.
2014 yılına kadar özel sektörde çalışan öğretmenler ile kamu ve dengi okullarda çalışan öğretmenlerin benzer maaşları aldıklarını hatırlatan Edebali, şunları söyledi:
“Taban maaş aslında yeni bir talep değil elimizden alınan bir hak. 2014 yılında bu hak bulunduğu 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda bir madde olarak yer alırken çıkartıldı. O günden sonra özel öğretim kurumlarının sayısı eğitimde özelleşme politikası arttı.
Kamusal eğitim anlayışından uzaklaşıldı. Atama sayısı düşürüldü. Yeni mezun öğretmenler işsizlik kıskacı içerisinde özel öğretim kurumlarına yöneldi çalışmak için. Taban maaş hakkının kaldırılması da özel öğretim kurumlarındaki patronların işine geldi onlar için daha uygun koşulları yarattı.”
ÖZEL EĞİTİM PATRONLARI GAYRİMENKUL VE İNŞAAT SEKTÖRÜNDEN
Edebali, özel öğretim kurumları ‘girişimcilerinin’ daha çok gayrimenkul patronlarının ve inşaat sektörüyle uğraşan kişilerden oluştuğunu söyleyerek, “Eğitimle ilişkisi olmayan kişiler patronaj ilişkiyi bir tarz olarak özel öğretim kurumlarına taşıdı. Bu kişilerin kurumlarında çalışan öğretmenleri ise özlük haklarından yoksun ve güvencesiz çalışma koşulları karşıladı” dedi.
Sendika Başkanı Edebali 1 Ekim’de Meclis önünde yapacakları eyleme ilişkin “Amacımız kanun yapma gücünü elinde bulunduran AKP’nin bu hakkı Meclis’ten kanun şeklinde geçirmesi. Bunu gündeme getirmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘AMA ORASI ÖZEL SEKTÖR’ DİYEN BAKAN TEKİN’E ÇAĞRI
Edebali, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in özel sektörde çalışan öğretmenlere dönük yaptığı açıklamaya atıfta bulunarak, şöyle konuştu:
“Asgari ücretle çalışan öğretmen gerçekliğini kabul eden Tekin’in ‘ama orası özel sektör’ ifadelerini talihsiz bir açıklama olarak yorumluyoruz. Çalıştığımız kurumlar özel sektör olsa dahi Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı faaliyet yürütüyor.
Burada çalışan öğretmenler de MEB’e bağlı birer personel ve kurumla yaptıkları sözleşmelerin MEB tarafından onaylanmasının ardından atanıyorlar. Haliyle buradaki kamusal alandan söz ediyoruz. Bu doğrultuda sorumluluk da MEB’e ait oluyor. Burada öğretmenlerin özlük hakları korunmalı.
Öğretmenlik vasıflı bir meslektir ve bakanlık tarafından gözetilmelidir. Özel sektör denilerek geçiştirilemez. Bakanlık ve hükümetten taban maaş kanunun geri gelmesi için sorumluluk almaya ve buna yönelik adım atmaları için çağrıda bulunuyoruz. Bu yüzden 1 Ekim’de Meclis önünde olacağız.”
ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ SENDİKASI NASIL BÜYÜDÜ?
Eren Edebali, Özel Öğretmenler Sendikası’nın üyelerinin hızla artmasını ise kurulduğu günden bu yana sorunları tarif edip somut bir faaliyetler yürütmelerine bağladı.
Edebali özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin bir diğer sorunu ve sendikanın da talebi olan resmi ve idari izin haklarına değinerek yaptıkları eylemden aldıkları sonucu anlattı. Edebali özetle şunları söyledi:
“Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler üç ayrı kurala bağlı çalışıyor. Ceza ve yaptırımda, devlet memurları kanunu geçerliyken, bazı çalışma şartlarını aktarma ve ifade etmede özel öğretim kanunları geçerli fakat genel olarak güvencesizliği dayatan bir diğer kanun ise iş kanunudur. Bu kanun üzerinden çalışan öğretmenler bir işçi olarak tanımlanıyor. Bu da ‘kamudaki öğretmenlerle aynı haklara sahip değilsiniz’ demek. Bunun elbette bir karşılığı yok çünkü MEB’in temel mevzuatı özel öğretim kurumları kanunu öğretmenlere bu hakkı veriyor resmi izin ve idari izin de bunun içinde.
Bizler öğretmenleri fazla çalıştırıp bu yasayı delen kurumları deldiklerinde şikayetçi olmuştuk. İlçe milli eğitimler bize ‘Siz iş kanuna bağlı çalışıyorsunuz’ dedi. Sonuç alınmadı bakanlık adım atmadı. Sendika olarak, öğretmenleri izinli olması gereken günlerde çalışmaya zorlayan kurumlara gittik. Buralarda video çekerek teşhir ve müdahale ettik. Videonun ardından bakanlık resmi yazı yayımladı. Zorla öğretmen çalıştıran kurumlar geri çekildi öğretmenler de sendikaya güvendi ve büyüdük.”
ÇIRA: AZ DAHA FAZLA ÜCRET ALABİLMEK İÇİN SİGORTASIZ ÇALIŞANLAR VAR
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi Burcu Çıra ise Türkiye’deki eğitim kurumlarının hızla özelleştiğine vurgulayarak başladığı konuşmasında özel sektör öğretmenlerinin sayısının her geçen gün daha da arttığına dikkat çekti. Çıra, “Resmi olarak özel sektörde çalışan öğretmenlerin sayısı yarım milyona yaklaştı. Bu kişilerin hem ücret hem de özlük haklarının insani koşullarda sağlanması gerekiyor. Bu sayının aslında daha fazla olduğunu söylemek mümkün çünkü geçinebilmek adına biraz daha fazla ücret alabilmek için sigortasız çalışan öğretmenler var” dedi.
‘BU ÜCRETLERLE YAŞAYABİLMEK İMKANSIZ’
Burcu Çıra, özel okulların bu sene kayıt ücretlerine yüzde 200’lere varan zamlar yaptıklarını hatırlatarak söz konusu okullarda görev yapan öğretmenlere ise asgari ücreti hatta daha da altına çalışmanın dayatıldığını söyledi. Çıra, “Bu kabul edebileceğimiz bir şey değil. Özellikle İstanbul’da ortalama kiraların 20 bin TL’ye dayandığı bir dönemde bu ücretlerle yaşayabilmek imkansız. Bu sebeple birçoğumuz ya haftalık tatil yapmadan ikinci kurumlarda çalışıyor ya da ek işler yapıyor.
Sorun yalnızca ücret meselesi de değil. Bizlere belirli süreli iş sözleşmeleri imzalatılıyor. Yılın 10 ayında çalışıp iki ayında işsiz kalıyoruz, bizim nasıl yaşayabileceğimizi umursayan yok; bunun en temel sebebi kıdem tazminatlarımıza çökülmesidir” dedi.
‘EK DERS ÜCRETİ ALAN ÖĞRETMEN TANIMIYORUM’
Burcu Çıra özel sektörde çalışan öğretmenlerin çalıştıkları kurumlarda mobbinge maruz bırakıldıklarını ifade etti. Çıra, özel öğretim kurumlarında, ödenmeyen ek ders ücretleri, zorunlu tutulan ve ücreti verilmeyen nöbet sistemleri gibi çok sayıda hak ihlalinin olduğunu belirtti. Çıra, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben ek ders ücretini alan öğretmen tanımıyorum etrafımda, kendim de 9 senedir özel sektör öğretmeniyim bir kere dahi almadım bu ücretleri. Bizler 2014 yılına kadar var olan ama bu yıldan itibaren elimizden alınan hakkımızı geri almanın mücadelesi içindeyiz. Kârları giderek artan patronlara karşılık gittikçe yoksullaşan eğitim emekçilerinin sorunları salt kendi sorunu değil, aynı zamanda eğitimin ticarileşmesine karşı tüm ülkenin gelecek sorunu.
Emekçilerin hakları yerine inşaat müteahhidi patronların ceplerini düşünen anlayışı reddediyoruz. Kamuda çalışan, ataması yapılmış öğretmenlere ‘benim öğretmenlerim’ diyen ve özel sektörde çalışan binlerce öğretmeni yok sayan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in anlayışını reddediyoruz. Biz yoksak madem, neden çalıştığımız kurumlar MEB’e bağlı? Biz varız, biz öğretmeniz.”
‘BİRLİKTE HAREKET ETMENİN GÜCÜNE İNANIYORUZ’
Burcu Çıra, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın da söz konusu kurumlarda çalışan öğretmenlerin yaşadıkları sorunlardan sebeple kurulduğunu ifade etti. Çıra, örgütlü mücadelenin önemine vurgu yaptıo:
“Sendikadaki her üye, her kişi birer özne. Hepimiz bu sektörde sömürünün en dibini yaşayan emekçiler olarak veriyoruz mücadelemizi. Yasaların emekçiden yana değil patronlardan yana olduğunu ve biz zorla almazsak bize verilmeyeceğini çok kez deneyimledik. Bu yüzden sendikamızın en şaşmaz özelliği fiili, meşru ve bağımsız bir mücadele yürütüyor olmaktır.
Kendi öz gücümüzle ve sadece öğretmenin hakkını gözeten, kararlı ve etkin bir mücadele iki yılda üye sayımızı binlerce arttırdı. Biz bu güce güveniyoruz; birlikte hareket etmenin ve kenetlenmenin gücüne.”
‘HAKKIMIZI GERİ ALACAĞIZ, BAŞKA SEÇENEK YOK’
Pazar günü yapmayı planladıkları eyleme ilişkin konuşan Çıra son olarak şunları ifade etti:
“En başta taban maaş hakkımızı en güçlü şekilde dile getireceğimiz olanakları yaratmak için ilk olarak geçen sene MEB önünde kitlesel bir eylem düzenledik. Bu sene ikincisini yapacağımız eylem için ise 1 Ekim saat 13.00’de Meclis önünde olacağız.
Taban maaş hakkımızı geri alacağız, bizim için başka bir seçenek yok. Yaşamak için direniyoruz, o yüzden her öğretmenimizi birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Asgari ücreti reddediyor, asgarinin altındaki ücretleri de kabul etmiyoruz. Biliyoruz, mutlaka ama mutlaka kazanacağız.”